24 Kasım 2010 Çarşamba

in many ways

Dil öğrenirken "Ben erkek değilim, ben kadınım" cümlesini kurduğum bir noktaya geliyorum ya, böyle önce içimden bi "allllaaaaaaaa, noluyo lan napıyosun sen" diyorum. Sonra etrafa bi iki saniye boş gözlerle bakıp çalışmalarıma dönüyorum. "Sen kadın değilsin, sen erkeksin". Bu cümleyi kullanmak için sabırsızlanıyorum mesela, yani bir gün herkese lazım olur bu. Sonra geçen gün bana "Boşuna öğrenme, İskandinav ülkelerinde İngilizce konuşuyolar" dendi. Eee? Meraklısıyım sanki kremli balıkçıların muhabbetine. Hayatımın yarısından fazlasını kendimle konuşarak geçiren bir insan olarak.. İnsan kendisiyle konuşur da, İngilizce olarak basın toplantıları, ödül konuşmaları, röportajlar yapmaz bence, yapmamalı. En fenası da öldükten sonra yapılacak biyografik belgeselimsi filmde ölen ben'in arkasından neler söyliyceklerini düşünüp bunları yine İngilizce olarak canlandırmak. Kafan çok güzelmiş, güle güle kullan. Hem belki İsveç edebiyatının güzide eserlerini orjinal dilinde okumak istiyorum ben. Hiç.

22 Kasım 2010 Pazartesi

because maybe

Feci şekilde coşkuluyum. Herşeyi yapmak istiyorum şu günlerde. İnternetten İsveççe öğrenip pilates yapmak, örgüye başlayıp yemek yapmaya İtalyan mutfağından dalmak istiyorum. Masamın üstü herşeyle dolu. Çizimler, kumaşlar, yünler, İsveççe çalışma kağıtları. Ben coşku, enerji falan diyorum tabi ama bence bir maymun iştahlılık söz konusu. Bide bana "hercai" dediler ya bu ne demek. Şakası bile kötü. Zaten şakası bile kötü olan bi bu var bide "Hadi veleybol oynayalım". Yemin ediyorum yıllar oldu voleybol topuyla temasa geçmeyeli. Fakat her gün oynuyolar okulun bahçesinde, kafamı çeviriyorum kırmızı bir kapı görmüş gibi. Hazırlıklar hep. Ama hoşgörmek lazım. O hazırlık ne fena ne pis bişeydir ya. Kendi okulunun kralıyken birden seni alıyolar daha vahşi doğamsı bi ortama salıyolar ve sen, evet bir zamanlar kral olan sen, ortamın çömezi oluyosun. Bide Anadolu lisesi diyince acayip disiplinli bir ortam beklerken milletin değil gömleğin ilk düğmesini iliklemek bayaa gömleksiz okula geldiğini görmek çok acı. Valla fena hazırlık. İngilizce kimya fizik biyoloji nedir bi kere. Kimyası 2 olan insana bide bunu ingilizce anlatmaya çalışıyosan bence sen yaşadıklarından hiçbişey anlamamışsın. Bambaşka bir şehir vaaarr arkaaa sokaklardaa. Jag mår jättebra! Strokes stüdyo olayını tamamlamış. Da benim niye karnım ağrıyo. Ya kötü olduysa. Neyse neyse iyi böyle. Turneye çıksınlar gitmeyen.. Enerji padlaması. Gideyim de ip atlayayım bari.

20 Kasım 2010 Cumartesi

Dear J,
Eğer bir gün intihar edersem bil ki herşey üst üste gelmiştir. En sevdiğim şarkıyı dinleyememişimdir. Bir de kahve bitmiştir. Cesedim denizden çıkarılıyorsa benim için üzülebilirsin, intihar etmemiş, boğulmuşumdur. Martin Eden bittiği gün o şıkkı elemiştim. Eğer Eminönü iskelesinde istemeden hatalar yapan ve özür dilerken seni buna inandıran bir adam görürsen o benim babam. Cenazede gülen tek insanın sen olmadığını öğrenince rahat edebilirsin. Eğer bir gün 60.000 kişinin karşısına çıkarsan ve o 60.000 kişi senin bir zamanlar can sıkıntını geçirmek için gazete sayfalarının boş yerlerine yazdığın şeyleri ezberlemişse mutluluk tanımın değişir. Senin için mi söylemişlerdi, benim için mi? "Şarkı söyleyemeyecek kadar sarhoş." Belki bulduğun yeni mutluluğa kendindeyken dayanamıyorsundur, çıkıp başkalarına gitmen gerekiyordur. Bunların hiç birine sahip değilsen ve kahve bitmişse, intihar edebilirsin.

 ...

7 Kasım 2010 Pazar

you know the places where the faces fit

1 hafta boyunca nefes aldığım her an matmatik çalıştım. Neden bilmiyorum gerçekten. Önceleri bişeyler öğrendikçe havalara girdiğimi farkettim.Soruları şıkır şıkır çözüyordum, çözdükçe de mutlu oluyordum. Konu Tarama Sınavı'ndan çıktığımda hayatımda ilk defa matematikle ilgili bir organizasyondan sonra içimde halâ yaşam enerjisi olduğunu farkettim. Ama dün birazcık sıkılma bunalma hissettim sanki. Bugün de ipler koptu. Olmaz olsun. En son i'li falan bişeyler yapıyodum, masadan kalktım, son 1 saat içinde 13. kez mutfağa gidip nutella kaşıkladığımı farkettim. Of dedim sen napıyosun? Niye Strokes dinliyerek karmaşık sayılar çözmeye çalışıyosun. Sen karmaşık sayıcı matematikçi olmak istemiyosun ki sen Strokes olmak istiyosun. E o zaman ne bu hareketlerin. Sorunun cevabını buldun da noldu he noldu? Hep başka çarem olmadığını düşündüğüm için bunlar. Halbuki var. Ne yapmak istiyosam onu yapabilirim. 24 saat düşünsem aklıma bişeyler gelir sanırım. Düşünmekten üşenmiycem artık. Karmaşık sayı çözmekten iyidir. Evet ben artık düşünmeye karar verdim. (Allam yardım et). Otobüste giderken, derslerde, evde, yerken içerken hep işime yarıyıcak şeyleri düşünücem.

Gerçekten beynim hasar gördü galiba birden yükleme yapınca

2 Kasım 2010 Salı

please leave us here

Arka Sokaklar izleyip (son ses) reklam aralarında oluşan boş vaktini değerlendirmek için uzun hava söyleyen dedem dün ağırcezareisi olmamı istedi. Peki dedim kendisine.
Esas Limewire yok artık, yasadışı işlemlerimi yapıcak yerim yok diye ağlarken birileri Ares dedi, o mübareğin Ares diyen ağzına sağlık. Ne güzel şeymiş bu. Tabi download'ın en güzel yerinde telefon çalıp modem ışıkları sönünce kalp ağrısı duyuyorum ama olsun.
Bugün mate'imle test çözmekten mutluluk duyduğumuzu farkedeyazdık. "Yok öyle bişe, ben öyle biri değilim" dedim ve bugün dersler akıp giderken kitap okudum durdum. Zaten bir dersi kitap okuyup müzik dinleyerek geçirince o zamanı değerlendirmenin coşkusuyla insan hayatın güzelliği ve anlamı diye konuşabilir saatlerce.
Geçen girdiğim sınavda "bazen içinizin coşkuyla dolduğu olur mu, mutluluktan ağladığınız oldu mu" tarzı ruh hastalığının derecesini ölçen sorular vardı. Bunların hepsi müzik dinlerken başıma gelmiştir yani. "Müzik benim hayatım, damarımda akan kanım diyen" müzisyenlerden falan ne kadar nefret etsem de müzik güzel bişey. Baya güzel hemde. İnsanı yattığı yerden kaldırıp odanın içinde o yana bu yana yürütecek kadar. Bide ben, güzel şarkı dinlerken "Allaaam çok güzel şarkı napıcam ben şimdi(!), olmaz kiii yaaa" diye diye ömrümü yiyen bir insanım. Yapmayın gerçekten çok fazla güzel şarkı yapmayın, aşırı olmasın en azından. Size söylüyorum Julian duyuyo musun?
O şarkıların hepsi inecek Ares, beni deletme

29 Ekim 2010 Cuma

a child to criticize

Bugün benim doğumgünüm. Sadece müzik dinleyip deniz aşırı bir ülkeden dergi alma planları yapıyorum. Ve bu şekilde mutlu oluyorum. Mutlu olmak için bir tane şarkı, bir tane düşünce yetiyor demek ki. Bunun dışında sahip olduklarım bana sahip oldu hedesi çok güzel. Resmen aypodumsuz bir dünya düşünemiyorum. Into the Wild denen filmden hiç hoşlanmıyorum bunu itiraf edebilmek de çok güzel. Sen meseleleri kafanda bitirme, dağa bayıra kaç. Oldu. Sen çaldır ben seni ararım tatlım. Bugün çok çılgın bir gün zaten, yine birsürü karar almam lazım. Ama bence en büyük olay yarınki sınavı hiç umursamamam, oysa 2 hafta önce düşüncesi bile karnımı ağrıtmaktaydı. Umursamamak en büyük mutluluk. Daha onyedionyedionyedi diyip gidiyorum ben.

27 Ekim 2010 Çarşamba

talk to me now ı'm older

Bugün müzik dersinde sanırım 45. kere Piyanist'i izledik. İzlemez olaydık. Sabahın körüne felsefe dersi koymuşlar bi kez, üstüne de başından sonuna kadar bir şekilde kahramanlık yapıp bütün insanlığı kurtarmasını beklediğim ama hiçbişey yapamayan esas oğlanın oynadığı bir film. Ama konu bu değil. Konu bizim birşeylerin farkında olmamız. Yani ben istediğim hayatı yaşayamayacaksam gerçekten sabah sabah yaptığım felsefenin de yüz saat uğraşıp çözdüğüm matematik probleminin de hiç önemi yok. Ve böyle hayatın anlamı, farkındalık, farkında oldukça mutsuz olmak diye konuşuyoruz ya, 2 dakka geçmiyo Lou Reed taklidi yaparken buluyorum kendimi. E hani noldu diyorum yani. Bunların farkında değilmişim gibi yaşayamam ama aynı şekilde sürekli "siz daha gülün eğlenin dünyanın derdi var" diyen bi tip de olamam. Kendimi biliyorum. Mate'imle bunları konuştuk, konuştuk ve resmen "akşama kadar hayatımızın anlamını bulmalıyız bişeyler yapalım" durumu. Sonunda saçmaladığımıza karar verdik tabiki evet yaptık bunu. O değil de Öyle Bir Geçer Zaman Ki izliyorum hem de çok pis bir şekilde.Bunu asla inkar etmem. Ama Osman'a üzülmüyorum, bence o evin dertlisi Mete'dir, Aylin'dir. Bide dövemez diyorum, dizide o kadarını yapamazlar diyorum adam çatır çutur dalıyo çocuklara. Böyle dünyanın derdi bitmiyo falan ama benim aypodum olduğu için umrumda olmuyo. Ne şarkı yüklemeyi bildim tam olarak ne başka atraksyonlara girebildim, olsun, daha çok vaktimiz var bence.